Hayatın risklerine karşı asgari bir sosyal güvence öngören sosyal güvenlik, beşikten mezara, hatta ölümden sonra da süregelen bir sistemdir. Temel amacı aynı olmakla birlikte prim toplama konusunda farklı uygulamaları bulunan sosyal güvenlik sisteminde Türkiye, karma sistemi benimsemiştir. Karma sistem primli ve primsiz ödemelerin bir arada bulunmasından oluşmaktadır.
Bu çerçevede sistem, primli ödemeler (sosyal sigorta), primsiz ödemler (sosyal yardımlar) ve genel sağlık sigortası (sağlık yardımı) olmak üzere üçlü bir yapıdan oluşur. Sistemin finansmanı da işçi, işveren ve devlet şeklinde üçlü bir mekanizmadan oluşmaktadır.
Anayasa’da “devletin, sosyal bir hukuk devleti” olduğu belirtilerek, “herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğu” vurgulanmıştır.
Sanayi devriminin bir ürünü olarak sosyal güvenlik kavramı, ilk kez 1918’de SSCB’de kullanılmıştır. Sosyal güvenlik sisteminin ana hatları 1944’te Philadelfhia Uluslararası Çalışma Konferansı ile şekillenmiştir. Burada sosyal güvenlik; hastalık, iş göremezlik, ölüm sebebiyle geçici veya sürekli olarak kazançtan yoksun kalma, çocuk bakımı ve analık konuları adı altında sıralanmıştır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde sosyal güvenlik temel bir insan hakkı olarak tanınmıştır.
İlk başta Türkiye’de sosyal güvence esnaf örgütlenmeleri, dini kurum ve vakıflar çevresinde sağlanmıştır. Ancak modern anlamda ilk örgütlenme 1866’da Askeri Tekaüt Sandığı ile başlamıştır. 1921’de de işçi örgütleri Amele Birliği adı altında birleştirilmiştir.
1936’da sosyal güvenlik kurumları kurulması yasalaşmış, ancak 1945’te İş Kazalarıyla Meslek Hastalıkları ve Analık Sigorta Kanunu ve 1949’da İhtiyarlık Sigortası, 1950’de Hastalık ve Analık Sigortası Kanunu çıkarılabildi. Nihayet 1965’te de Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) kurularak, sosyal güvenlik sisteminin temeli kurulmuş oldu.
1949’da memur sandıkları 5434 sayılı Kanunla Emekli Sandığı adı altında birleştirildi.
1972’de kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar için 1479 sayılı Kanunla Bağ-Kur kuruldu. 1983’te 2925 ve 2926 sayılı kanunlarla tarım sektöründe çalışanlar da sosyal güvenlik şemsiyesine dâhil edildi. 1985’te çıkarılan 3201 sayılı Kanun ile yurtdışında bulunan Türk vatandaşları da sosyal güvenlik sistemine alındı.
1999’da çıkarılan 4447 sayılı İşsizlik Sigortası ile işsizlik sigortası uygulamasına geçildi. Aynı zamanda prim gün sayısı ve yaş haddi ile ilgili yeni düzenlemeler yapıldı.
2008 yılına kadar Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi genel olarak SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sosyal güvenlik kurumları ile bunun yanında OYAK ve özel emekli sandıkları gibi birçok sosyal sigorta kurumları üzerinden yürütülmekteydi. 16.05.2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile bütün sosyal güvenlik kurumları lağvedilerek, tek çatı altında birleştirilmesi amaçlandı. Aynı şekilde 01.10.2008 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile düzenleme yapılarak, bütün sosyal sigorta kolları ve genel sağlık sigortası tek bir yasal mevzuat altında birleştirildi.